Muvazaa Kavramı ve Muvazaalı Satışın Tanımı
Muvazaa, en genel tanımıyla, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacak bir hukuki işlemi, dış dünyaya karşı yapılmış gibi göstermeleri durumudur. Bu tür işlemlere ‘danışıklı işlem’ de denir. Muvazaalı satış ise, tarafların aslında bir satış işlemi yapma niyeti olmamasına rağmen, üçüncü kişileri yanıltmak amacıyla tapuda veya başka bir resmi belgede satış işlemi yapmış gibi görünmeleridir.
Muvazaanın Türleri
Muvazaa, tarafların gerçek iradeleri ile beyanları arasındaki uyumsuzluğun niteliğine göre iki ana başlıkta incelenir:
- Mutlak (Basit) Muvazaa: Tarafların gerçekte hiçbir hukuki işlem yapma niyeti olmamasına rağmen, üçüncü kişileri aldatmak için görünüşte bir işlem yapmalarıdır. Örneğin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla taşınmazını bir yakınına satmış gibi göstermesi bu duruma örnektir.
- Nispi (Nitelikli) Muvazaa: Tarafların gerçekte bir hukuki işlem yapma iradeleri varken, bu işlemi üçüncü kişilerden gizlemek ve farklı bir işlem gibi göstermek amacıyla görünüşte başka bir işlem yapmalarıdır. En sık karşılaşılan türü, aslında bağışlamak istenen bir taşınmazın tapuda ‘satış’ olarak gösterilmesidir.
Muvazaalı Satışın Yaygın Nedenleri
Muvazaalı satışlara başvurulmasının başlıca nedenleri şunlardır:
- Mirasçılardan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası): Mirasbırakanın, mirasçılarından birini veya bazılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, aslında bağışlamak istediği taşınmazını tapuda satış gibi göstermesidir. Yargıtay, bu tür işlemleri ‘muris muvazaası’ olarak adlandırmakta ve mirasçıların haklarını korumaktadır.
- Alacaklılardan Mal Kaçırma: Borçlu bir kişinin, alacaklılarının haciz işlemlerinden korunmak amacıyla malvarlığını üçüncü kişilere satmış gibi göstermesidir.
- Vergi Kaçırma: Tapu harcı gibi vergileri daha az ödemek amacıyla taşınmazın satış bedelinin tapuda gerçek değerinden düşük gösterilmesi de kısmi muvazaa örneğidir.
Muvazaalı Satışın Hukuki Sonuçları
Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi uyarınca, muvazaalı işlemler taraflar arasında kesin hükümsüzdür (butlan). Bu, görünüşteki işlemin baştan itibaren hiçbir hukuki sonuç doğurmadığı ve geçersiz olduğu anlamına gelir. Muvazaalı bir işlem, belirli bir sürenin geçmesiyle veya tarafların onayıyla geçerli hale gelmez. Muvazaa iddiasına dayalı davalar, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir.
Muvazaanın İspatı
Muvazaalı bir işlemin varlığını iddia eden üçüncü kişiler (örneğin mirasçılar veya alacaklılar), bu iddialarını tanık da dahil olmak üzere her türlü delille ispat edebilirler. Yargıtay, muvazaanın tespitinde ülkenin ve yörenin gelenek ve göreneklerini, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışını, mirasbırakanın işlemi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin olup olmadığını, davalı tarafın alım gücünü ve taşınmazın devirden sonra kimin tasarrufunda kaldığını gibi hususları dikkate alır.