Frenk Elması: Osmanlı Mutfağının Yeni Misafiri
Osmanlı Devleti'nde, özellikle Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) Anadolu topraklarına giren ve halk arasında 'Frenk elması' olarak anılan yiyecek, günümüzde domates olarak bildiğimiz meyvedir. Bu isimlendirme, domatesin kökeni ve görünümü hakkında ipuçları taşır.
İsimlendirme ve Kökeni
'Frenk elması' adlandırması iki ana nedene dayanır:
- 'Frenk' Kelimesi: Domates, Amerika kıtasından Avrupa'ya, oradan da Osmanlı coğrafyasına geldiği için 'Frenk' (yani Batılı, Avrupalı) kelimesiyle anılmıştır. Bu, o dönemde Batı'dan gelen yenilikleri ifade etmek için kullanılan yaygın bir tabirdi.
- 'Elması' İfadesi: Meyveye benzer yuvarlak görüntüsü nedeniyle 'elma' ifadesi eklenmiştir.
Domates, 16. yüzyılda Amerika'dan Avrupa'ya gelmiş, ancak Osmanlı topraklarına gelişi daha uzun sürmüştür. İlk olarak 18. yüzyılın başlarında saray kayıtlarında 'kavata' adıyla yeşil domateslerin az miktarda yer aldığı görülse de, kırmızı domatesin yaygınlaşması 19. yüzyılı bulmuştur.
Osmanlı Mutfağına Girişi ve Algısı
Domates, Abdülmecid döneminde Anadolu'ya ilk geldiğinde başlangıçta süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Hatta kırmızı domateslerin zehirli olduğu veya bozulduğu düşünülerek tüketilmediği, bazen 'şeytan meyvesi' olarak görüldüğü de belirtilmektedir. Ancak zamanla bu ön yargılar kırılmış ve domates, özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı mutfağının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu süreç, Osmanlı'nın Batı ile artan etkileşimi ve mutfak kültüründeki değişimlerle de paralellik göstermektedir.
Böylece 'Frenk elması' olarak anılan bu yeni yiyecek, Osmanlı sofralarında kendine sağlam bir yer edinerek günümüz Türk mutfağının temel taşlarından biri olmuştur.