Zitvatorok Antlaşması Nedir?
Zitvatorok Antlaşması, 11 Kasım 1606 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında imzalanan bir barış antlaşmasıdır. Bu antlaşma, 1593-1606 yılları arasında süren ve “Uzun Savaşlar” veya “On Beş Yıl Savaşları” olarak bilinen Osmanlı-Avusturya savaşlarını resmen sona erdirmiştir.
Antlaşmanın Tarihi ve Tarafları
Antlaşma, günümüzdeki Slovakya sınırları içinde, Zsitva suyunun Tuna Nehri'ne döküldüğü yerde imzalanmıştır. Osmanlı Devleti adına Sultan I. Ahmed, Avusturya Arşidüklüğü adına ise Arşidük II. Rudolf'u temsilen Arşidük Matthias antlaşmayı onaylamıştır. Her iki taraf da uzun süren savaşlar nedeniyle ekonomik ve askeri olarak yıpranmış durumdaydı. Osmanlı İmparatorluğu, aynı dönemde Anadolu'da baş gösteren Celali İsyanları ile de mücadele etmek zorunda kalmış, bu durum barış arayışlarını hızlandırmıştır.
Zitvatorok Antlaşması'nın Önemli Maddeleri
- Osmanlı padişahı ile Avusturya Arşidükü protokol bakımından eşit sayılacaktır. Bu madde, 1533 İstanbul Antlaşması ile kazanılan Osmanlı'nın diplomatik üstünlüğünü sona erdirmiştir.
- Avusturya, Osmanlı Devleti'ne bir defaya mahsus olmak üzere 200.000 altın savaş tazminatı ödeyecektir.
- Avusturya'nın elinde bulunan Macaristan toprakları için ödediği yıllık vergi kaldırılacaktır.
- Eğri, Kanije ve Estergon kaleleri Osmanlı Devleti'nde kalacaktır.
- Yanıkkale ve Komarom kaleleri ise Avusturya Arşidüklüğü'nde kalacaktır.
- Antlaşma 20 yıl süreyle geçerli olacak, ancak fiilen 60 yıl yürürlükte kalmıştır.
Antlaşmanın Sonuçları ve Önemi
Zitvatorok Antlaşması, Osmanlı tarihi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki siyasi ve diplomatik üstünlüğü sona ermiş, Avusturya ile eşit statüye gelmiştir. 1533 İstanbul Antlaşması'nda Avusturya Arşidükü'nün Osmanlı sadrazamına denk sayılması durumu, Zitvatorok ile padişahların eşitlenmesiyle değişmiştir. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme döneminin sona erdiğini ve duraklama dönemine girdiğini gösteren önemli bir işaret olarak yorumlanır. Antlaşma sonrasında Osmanlı Devleti, Avrupa'da önemli ölçüde toprak kazanamamış ve 17. yüzyılın sonlarından itibaren toprak kayıpları başlamıştır.