Silvan Kitabesi'ne Genel Bakış
Silvan Kitabesi, aynı zamanda Siloam Yazıtı veya Şiloah Yazıtı olarak da bilinen, antik Kudüs tarihinin en önemli arkeolojik kalıntılarından biridir. MÖ 8. yüzyıla, Yahuda Kralı Hizkiya dönemine (yaklaşık MÖ 701) tarihlenen bu altı satırlık taş yazıt, dönemin mühendislik ve su yönetimi becerilerini gözler önüne sermektedir.
Keşfi ve Tarihsel Arka Planı
Kitabe, 1880 yılında Kudüs'ün Eski Şehri'ne bitişik Silvan (Siloam) köyünde yer alan Siloam Tüneli'nin duvarında, 16 yaşındaki bir öğrenci tarafından tesadüfen keşfedilmiştir. Bu tünel, Yahuda Kralı Hizkiya döneminde, şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilmiş bir yeraltı su kanalıdır. Tünel, ilk olarak 1838'de Amerikalı araştırmacı Edward Robinson tarafından fark edilmiş, ancak kitabe mineral birikintileri nedeniyle uzun süre gözden kaçmıştır.
Kitabenin İçeriği ve Önemi
Silvan Kitabesi, tünelin yapım sürecini, özellikle de iki farklı yönden kazı yapan işçi gruplarının tünelin ortasında nasıl buluştuğunu canlı bir dille anlatır. Yazıtta herhangi bir kralın adına yer verilmemesi, işçilerin ortak gayretinin ve mühendislik başarısının öne çıkarıldığını göstermektedir. Paleo-İbranice yazı tarzıyla yazılan bu eser, Eski İsrail ve Yahuda'dan bilinen, kamuya ait bir altyapı inşaatını belgeleyen tek antik yazıttır. Yaklaşık 72 cm eninde ve 32 cm boyunda olan kitabe, dönemin sosyal, mühendislik ve yazınsal hayatına dair benzersiz bilgiler sunar.
Günümüzdeki Yeri ve Diplomatik Tartışmalar
1890 yılında tünelden sökülerek yedi parçaya ayrılan kitabe, 1891'de Osmanlı yetkilileri tarafından bulunmuş ve o dönem Osmanlı toprağı olan Kudüs'ten İstanbul'a getirilmiştir. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenmektedir. İsrail, Silvan Kitabesi'ni Kudüs'teki Yahudi varlığının köklü geçmişini belgeleyen sembolik bir unsur olarak görmekte ve iadesini defalarca talep etmektedir. Ancak Türkiye, kitabenin bulunduğu dönemde Kudüs'ün Osmanlı toprağı olduğunu ve günümüzde Filistin topraklarında keşfedilmiş bir eser olması nedeniyle iadesinin söz konusu olamayacağını belirterek bu talepleri reddetmektedir. Eser, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yanı sıra Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından da uluslararası düzeyde hassasiyetle korunmaktadır.