Fütüvvetin Kökeni ve Anlamı
Fütüvvet kelimesi, Arapça “fetâ” kökünden türemiştir ve sözlükte “genç, yiğit, cömert” anlamlarına gelir. Fütüvvet ise “gençlik, yiğitlik, mertlik, cömertlik” gibi erdemleri ifade eder. Bu kavram, tasavvuf çevrelerinde diğerkâmlık, cömertlik ve şefkati de içine alan geniş bir ahlaki terim olarak kabul görmüştür. Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ve Ashâb-ı Kehf gibi şahsiyetler, fetâ vasfıyla anılarak fütüvvetin temel ahlaki prensiplerine örnek teşkil etmişlerdir.
Fütüvvet Ahlakının Temel İlkeleri
Fütüvvet ahlakı, bireyin kendini değil, başkalarını ön planda tutmasını, fedakârlık ve cömertlik göstermesini esas alır. Bu ahlakın temelinde yatan bazı önemli ilkeler şunlardır:
- **Diğerkâmlık (İsar):** Kendi ihtiyacı olsa bile başkasının ihtiyacını gidermeyi tercih etmek.
- **Cömertlik ve Misafirperverlik:** Eli açık olmak, ikramda bulunmak ve konuksever olmak.
- **Doğruluk ve Güvenilirlik:** Sözünde durmak, dürüst olmak.
- **Hoşgörü ve Affedicilik:** Başkalarının kusurlarını görmezden gelmek, affedici olmak.
- **Alçakgönüllülük:** Kendini başkalarından üstün görmemek.
- **Yardımseverlik:** İnsanlara eziyet etmekten kaçınıp bol bol yardımda bulunmak.
Bu ilkeler, fütüvvet ehlinin kâmil insan olma yolundaki çabasını yansıtır ve dünya ile ahiret dengesini gözetmeyi hedefler.
Fütüvvet Teşkilatı ve Tarihsel Gelişimi
Fütüvvet, başlangıçta tasavvufi bir mahiyet taşımazken, 9. yüzyıldan itibaren İslam şehirlerinde sosyal, iktisadi ve siyasi bir yapılanmaya dönüşmüştür. Özellikle Horasan ve Nişabur bölgelerinde gelişen fütüvvet, tasavvufla iç içe geçerek ruhani bir ideal haline gelmiştir.
Abbasî Halifesi Nâsır Lidînillâh (1180-1225) döneminde fütüvvet, resmi bir devlet kurumu haline getirilmiş ve Halife, bu teşkilatın en büyük önderi olmuştur. Nâsır, fütüvvet birliklerini kendisine bağlayarak komşu İslam devletlerini de bu teşkilata katılmaya davet etmiştir. Bu dönemde yazılan “Fütüvvetnameler” ise fütüvvetin adap ve ahlaki vasıflarını içeren önemli eserlerdir.
Fütüvvetten Ahiliğe
Fütüvvet anlayışı, Anadolu'da 13. yüzyıldan itibaren Ahilik teşkilatının temelini oluşturmuştur. Ahilik, fütüvvetin Türk kültürüne özgü bir biçimi olarak, esnaf ve zanaatkâr birlikleri arasında yaygınlaşmış, mesleki ve dini bir birlik olarak varlığını sürdürmüştür. Ahilik, fütüvvetin ahlaki ilkelerini çalışma hayatına ve toplumsal ilişkilere taşıyarak Anadolu'da önemli bir sosyal ve ekonomik düzenleyici rol oynamıştır.